SEVGİ İYİLESTİRİCİDİR

SEVGİ İYİLESTİRİCİDİR
LOVE İS İMMORTALS

13 Ekim 2015 Salı

AŞK ÇIKMAZI

BİR SOKAK girmek istersin sonun da dönüşü olduğunu bile bile yüreklendirir kanatlandırır ümit verir ve acı en büyük acıyı yaşatır ama dur bekle der sana öldürmeye değil seni güçlendirmeye geldim ansızın umutsuzca belki de karşılıksız ama aşk tam olarak bu işte karşılıksız çok az duyduğum bir kelime bana göre aşk için en doğru taım bu onun mutluluğu için ondan uzaklaşmaktır yeri gelince ...

BİYOLOJİK MUTANTLAR

HİÇ farkettiniz mi ? her şey ne kadar da yapay çevremizde olanlar insanlar,günler ve biz her ne kadar da kendimizi göremesek de az bir dikkatle olup bitenlere baktığımız da bu günün dünden veya bir ay önceden farklı olmadığını göreceksiniz insanlar ve tavırları hep aynı tavırda bulunurlar aynı şeylere güler aynı şeylere ağlarız .. HİÇ bir şey değişmeksizin bir paradoks çizgisinde ilerlemekte bir başka yanılgı ise hep değişimin dışardan aranması asıl değişimin insanın içinde olması gerektiğini üzerinde belki bir çoğumuz durmamıştır.Kendimize göre oluşturduğumuz belli bir düşünce sisteminin
gölgesindeki serinlik bize hep hoş gelir. Ama bu gölgedeki serinlikte uyukladığımız müddetçe, yeni
yerler keşfedebilme imkanını da kendi kendimize kapatmış oluyoruz...
Bu hareketlerimizi haklı göstermek için de, şimdiki davranışlarımızın bizi bu günkü düzeyimize
getirdiğini söyleriz. Bu kesinlikle doğrudur. Ama şimdi artık yeni düzeyde kişisel iç gelişimimizi
gerçekleştirebilmek için yeni düzeye uygun şartları oluşturmamız gerekmektedir.
Şimdi, bir günlük yaşantınızı şöyle bir gözden geçirirmisiniz? ... Sabah yatağınızdan kalkıp, tekrar
akşam yatağınıza  yatıncaya kadarki geçen süreyi, gözünüzde şöyle bir canlandırmanızı rica ediyorum. Bu geçen süre
içinde karşılaştığımız belir li olaylara dikkat edersek, çoğunlukla hep aynı tepkileri gösterdiğimizi
görürüz. Yani belirli davranış biçimlerini hep aynı tarzda kullanırız. Hep aynı şekilde sevinir ve hep
aynı şekilde üzülürüz. Yaşam içinde karşılaştığımız olaylara, çoğunlukla duygu ve düşüncelerimize
hakim olamadan bir takını tepkiler gösterir dururuz. Bu halimizle yani "otomatik vaşam biçimimizle"
doğrusunu ifade etmek gerekirse: Biyolojik robotlardan pek farkımızın kalmadığını rahatlıkla
söyleyebiliriz. Düğmelerine basınca gülen, bir başka düğmesine basılınca ağlayan halimizi
değiştirmeden, gerçek anlamda özgür olmaktan sözetme-miz mümkün değildir... ÖZGÜRLÜK kendini öyle hissetmekle alakalı bir şey değil ki kalıplardan kurtulup gerçek benliğe ulaşmak ve esiri olduğumuz endişe,korku,hüzün,arzularımızı yok saymak yerine onlarla savasmak gerek İNANIN BANA MASALLARDAKİ ÜRKÜTÜCÜ YARATIKLAR MODERN ÇAĞIN GETİRDİĞİ GÖRÜNMEZ TEHLİKELERDEN ÇOK DAHA AZ ETKİLİDİR GÖRMEDİĞİN BİR ŞEYLE SAVASMAK YADA ONU SENİ İÇTEN FETHETİĞİNİ KABULLENME ASLIN DA BEN KİMİM BU UÇUK SORULAR HEP KAFA KARIŞTIRICI OLMUŞTUR

8 Ekim 2015 Perşembe

  1.  “Sorgulanmayan hayat, yaşanmaya değmez” diyor Sokrat. Evet insan sorgulayıp hayat anlamını arayıp bulmalı  1. Hayatı temellendirmek
  2. 2. Bugün insanların en büyük sorunlarından biri, belki de bütün sorunların temelinde olan bir sorun; amaçsızlık ya da bir başka deyişle gayesizliktir.
  3. 3. Hepimiz okuyoruz ve görüyoruz. Çevremizdeki insanların çoğu nereye gittiklerini ve niçin dünyada bulunduklarını düşünmeden yaşıyor.
  4. 4. Bir akıntıya kapılmışlar ve bu akıntı onları nereye götürüyorsa, oraya doğru gidiyorlar.
  5. 5. Hatta Susanna Tamaro adlı bir İtalyan yazar, bir kitabında diyor ki, “Bu nesil insan olamaz. Sanki mutasyona uğramış başka bir canlı!” Ama maalesef durum böyle.
  6. 6. Bir komşumuz var, dostumuz. Dedi ki; “Oğlum Yusuf balkona çıktı bir gün. Elinde lazerli bir kalem.
  7. 7. Aşağıda gördüğü bir kediye tuttu. Hatta kediyle oynamaya başladı.
  8. 8. Lazeri duvara tuttu. Kedi duvara bakıyor, sonra ışığı yakalamaya çalışıyordu…
  9. 9. Işığı kaçırıyor, kedi de onun üzerine peşinden atlıyordu…
  10. 10. Velhasıl oğlum neredeyse kediyi deli etti. Kedi şaşkına döndü. Yani ordan oraya, ordan oraya. Işık ne tarafa gidiyorsa onu yakalamaya çalışıyordu…
  11. 11. Halbuki oradan bir insan geçse ne yapar?
  12. 12. Hemen ışığın üzerine yakalayacağım diye atlamaz. Şöyle başını kaldırır ve “Bu ışığı kim tutuyor böyle? Niçin tutuyor? Maksadı nedir?” diye düşünür…
  13. 13. İşte insanın farkı budur. Ama şimdi insanlar o kedi misali gökte Allah’ın Lazeri altında -Güneşi Allah’ın Lazeri gibi düşünelim- koşturup duruyoruz…
  14. 14. Bulunduğumuz şartlarda çoğunlukla işte, “şu yaşa geldiğinde şu okula gidilecek, şu yaşa geldiğinde şu sınava girilecek, şu yaşa gelinince bu yapılacak” gibi bir takım şartların mahkumu olmuşuz.
  15. 15. İnsanların oluşturduğu sanal dünyada suni bir takım şeyler yapıyoruz.
  16. 16. Ama “Bu dünya niçin kurulmuş? Bu gök kubbenin altında biz ne arıyoruz? Yıldız dolu gökler bize ne anlatıyor? Nereden gelip nereye gidiyoruz?” diye düşünen çok az...
  17. 17. Şimdi de bazı insanlar bir şeyler yuvarlıyorlar. Diğer insanlar da, o yuvarlanan şeylerin peşinde koşuyorlar.
  18. 18. Niçin yaşadıklarını düşünmeden… Niçin var olduklarını düşünmeden… İşte temel problem budur: Amaçsızlık!
  19. 19. İnsan varlık gayesini, yaratılış amacını çözmelidir. Bu çerçevede her şeyi yerli yerine koymaya çalışmalıdır. Yoksa diğer yaptıklarının bir anlamı olmaz.
  20. 20. Bir düşünür der ki, “Bir gömleğin düğmesini yanlış ilikleyen hiç birisini doğru ilikleyemez.”
  21. 21. Gerçekten öyle. Bazen oluyor… Aceleyle yanlış iliğe takıyoruz düğmeyi… Bir bakıyoruz gömleğin uçları denk çıkmamış!
  22. 22. Ne yapacağız şimdi? Hepsini tek tek açacağız, yeniden doğru ilikleyeceğiz.
  23. 23. Şimdi “İki yakamız bir araya gelmiyor” diye şikayet ediyor çoğu insan… Niye iki yakamız bir araya gelmiyor? Çünkü ilk düğmeyi yanlış iliklemişiz.
  24. 24. Hayat gömleğinin ilk düğmesi nedir? İşte, çevremizdeki insanlara, gençlere yardımcı olurken başlayacağımız nokta da burasıdır.
  25. 25. Hayat gömleğinin ilk düğmesi, hayatın gayesini anlamaktır.
  26. 26. İnsan için hayatta iki önemli gün vardır: Biri doğduğu gün. İkincisi; niçin doğduğunu anladığı gün. Niçin doğduğunu anladığı gün asıl insanca hayat o zaman başlıyor.
  27. 27. Hz. İsa (a.s.), “İkinci kez doğmayan gerçekten yaşamış sayılmaz ve melekutî semaya yükselemez.” der.
  28. 28. Eğer insan niçin doğduğunu öğrenmezse insan olamaz. Suzanna Tamaro haklıdır. Nereye gittiğini bilmeden, ne olacağını bilmeden, 3 n’li sorular ki, “nereden, nereye, niçin”lere çözüm bulmadan insan, insan olamaz.
  29. 29. Yaşar ama insanca bir hayat denemez buna. Sonunda bir sanatçının şarkısında dediği gibi “Sormayın yaşımı, yaşamadım ki!” der…
  30. 30. Çünkü ikinci defa yeniden doğmazsa insan, birinci defa doğduğuna da kısa zamanda pişman olur. Pişman olanları görüyoruz: “Doğduğum güne lanet olsun!” diyen ne kadar insan var. Hem çoğu da genç yaşında…
  31. 31. İlk başta “İyi ki doğdun!” tezahüratlarıyla, doğum günlerini kutlayan insanlar, yaş ilerledikçe sesleri kısılıyor, kutlamalar bitiyor.
  32. 32. Çünkü çok kısa zamanda hayat onları bıktırıyor, bezdiriyor, silindirle ezer gibi eziyor. Çünkü dar bir çerçevede kalıyor.
  33. 33. “Sorgulanmayan hayat, yaşanmaya değmez” diyor Sokrat. Evet insan sorgulayıp hayat anlamını arayıp bulacak ve ondan sonra o çerçevede kendisine bir hayat kuracak. Buna hayatı temellendirme de deriz.
  34. 34. İnsan olmak bir binayı inşa etmek gibidir. Önce bunu temellendirmek gerekir.
  35. 35. Belirttiğimiz gibi o üç soru; “nereden, nereye, niçin” ile sorularımıza cevaplar bularak hayatımıza bir anlam çerçevesi çizip hayatımızı o çerçeve içinde inşa etmeye çalışacağız.
  36. 36. Şimdi iki katlı bir bina düşünüyorsanız, size iki metre temel yeter.
  37. 37. Ama siz 20 katlı bir bina düşünüyorsanız, iki metre temel kazmakla bu binayı inşa edemezsiniz. Binanızı ne kadar yüksek düşünüyorsanız, temeli de o kadar derin kazacaksınız.
  38. 38. İşte ilk yapılacak şey, hayatımızı temellendirmektir. Hayatımızın temelleri iman esaslarıdır. Duvarları, direkleri ibadet esaslarıdır. Çatısı ise ahlak esaslarıdır.
  39. 39. Bugün temeller zayıflamış, temeller çürümüş. Onun için binalar yıkılıyor. Hele bu amansız sel karşısında insanların insanlığını koruması zor oluyor.
  40. 40. “Seninle alakadar çok şeyler var, birisi de insaniyettir. Bu ise zeval ve beka arasında mütereddittir.. Daim-i Baki’nin zikriyle muhafazası lazımdır.”
  41. 41. Yani, insan olma potansiyelin var ama, bunu kaybedebilirsin. Zail de olabilir, bakileştirebilirsin de…
  42. 42. Peygamberimize Kur’an’da ilk gelen ayetler hep düşünmeyi teşvik eden ayetlerdir. Önce kazılar, düşünce kazıları yani. Bu düşünme konularından sonra sağlam inanç temelleri, sonra da ibadet direkleri..
  43. 43. Mesela ana direk ne? “Namaz dinin direğidir.” Yani ana direk namaz. Ondan sonra Ahlak çatısı. Tabi bunlar iç içedir. Beraber inşa edilir. Ama böyle bir sıralamanın takip edilmesi gerekiyor.
  44. 44. Kur’an-ı Kerimde Ankebut Suresinin 41. ayetinde şöyle buyuruyor Rabbimiz. “Allah’tan başka dost edinenlerin hali, kendisine ağ örerek ev yapan örümceğin hali gibidir. Muhakkak ki evlerin en çürüğü, örümceğin evidir.”
  45. 45. Çok güzel bir benzetme bu! İşte bu temellendirmeyi ifade ediyor.
  46. 46. Eğer insan hayatını temellendirmezse hayatına bir anlam çerçevesi çizemezse tüm ilişkileri, arkadaş ilişkileri, sevgi-saygı ilişkileri, dostluk ilişkileri, aile ilişkileri, örümceğin ağı kadar zayıftır ve her an kopmaya mahkûmdur.
  47. 47. Sağlam temel yok. Her an o sırça köşkü başına yıkılacak gibi hissediyor. Hayata güvenle bakamıyor. Hâlbuki hepimizin emin olmaya, güven duymaya ihtiyacı var.
  48. 48. İşte bu güven emin olmak, iman etmekten geçiyor. İman etmedikçe insan emin olamaz. “ yümn-i iman ile hareket edenler emn-ü eman içinde olurlar.”
  49. 49. Biz hepimiz kalıcı şeylere muhtacız. Dostluklarımızın, sevgilerimizin, ebedi olmasını isteriz. Tüm bunları ebedileştirmenin yolu ebedi olana ulaşmaktır. Ebedi olanla bağlantısını kurmaktır.
  50. 50. “Ey insanlar, fani, kısa, faidesiz ömrünüzü, baki, uzun, faideli, meyvedar yapmak ister misiniz? Madem istemek insaniyetin iktizasıdır. Baki-i Hakikinin yoluna sarf ediniz.
  51. 51. Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz. Allah için çalışınız. Rızası dairesinde hareket ediniz. O zaman sizin ömrünüzün dakikaları seneler hükmüne geçer.”