- “Sorgulanmayan hayat, yaşanmaya değmez” diyor Sokrat. Evet insan sorgulayıp hayat anlamını arayıp bulmalı 1. Hayatı temellendirmek
- 2. Bugün insanların en büyük sorunlarından biri, belki de bütün sorunların temelinde olan bir sorun; amaçsızlık ya da bir başka deyişle gayesizliktir.
- 3. Hepimiz okuyoruz ve görüyoruz. Çevremizdeki insanların çoğu nereye gittiklerini ve niçin dünyada bulunduklarını düşünmeden yaşıyor.
- 4. Bir akıntıya kapılmışlar ve bu akıntı onları nereye götürüyorsa, oraya doğru gidiyorlar.
- 5. Hatta Susanna Tamaro adlı bir İtalyan yazar, bir kitabında diyor ki, “Bu nesil insan olamaz. Sanki mutasyona uğramış başka bir canlı!” Ama maalesef durum böyle.
- 6. Bir komşumuz var, dostumuz. Dedi ki; “Oğlum Yusuf balkona çıktı bir gün. Elinde lazerli bir kalem.
- 7. Aşağıda gördüğü bir kediye tuttu. Hatta kediyle oynamaya başladı.
- 8. Lazeri duvara tuttu. Kedi duvara bakıyor, sonra ışığı yakalamaya çalışıyordu…
- 9. Işığı kaçırıyor, kedi de onun üzerine peşinden atlıyordu…
- 10. Velhasıl oğlum neredeyse kediyi deli etti. Kedi şaşkına döndü. Yani ordan oraya, ordan oraya. Işık ne tarafa gidiyorsa onu yakalamaya çalışıyordu…
- 11. Halbuki oradan bir insan geçse ne yapar?
- 12. Hemen ışığın üzerine yakalayacağım diye atlamaz. Şöyle başını kaldırır ve “Bu ışığı kim tutuyor böyle? Niçin tutuyor? Maksadı nedir?” diye düşünür…
- 13. İşte insanın farkı budur. Ama şimdi insanlar o kedi misali gökte Allah’ın Lazeri altında -Güneşi Allah’ın Lazeri gibi düşünelim- koşturup duruyoruz…
- 14. Bulunduğumuz şartlarda çoğunlukla işte, “şu yaşa geldiğinde şu okula gidilecek, şu yaşa geldiğinde şu sınava girilecek, şu yaşa gelinince bu yapılacak” gibi bir takım şartların mahkumu olmuşuz.
- 15. İnsanların oluşturduğu sanal dünyada suni bir takım şeyler yapıyoruz.
- 16. Ama “Bu dünya niçin kurulmuş? Bu gök kubbenin altında biz ne arıyoruz? Yıldız dolu gökler bize ne anlatıyor? Nereden gelip nereye gidiyoruz?” diye düşünen çok az...
- 17. Şimdi de bazı insanlar bir şeyler yuvarlıyorlar. Diğer insanlar da, o yuvarlanan şeylerin peşinde koşuyorlar.
- 18. Niçin yaşadıklarını düşünmeden… Niçin var olduklarını düşünmeden… İşte temel problem budur: Amaçsızlık!
- 19. İnsan varlık gayesini, yaratılış amacını çözmelidir. Bu çerçevede her şeyi yerli yerine koymaya çalışmalıdır. Yoksa diğer yaptıklarının bir anlamı olmaz.
- 20. Bir düşünür der ki, “Bir gömleğin düğmesini yanlış ilikleyen hiç birisini doğru ilikleyemez.”
- 21. Gerçekten öyle. Bazen oluyor… Aceleyle yanlış iliğe takıyoruz düğmeyi… Bir bakıyoruz gömleğin uçları denk çıkmamış!
- 22. Ne yapacağız şimdi? Hepsini tek tek açacağız, yeniden doğru ilikleyeceğiz.
- 23. Şimdi “İki yakamız bir araya gelmiyor” diye şikayet ediyor çoğu insan… Niye iki yakamız bir araya gelmiyor? Çünkü ilk düğmeyi yanlış iliklemişiz.
- 24. Hayat gömleğinin ilk düğmesi nedir? İşte, çevremizdeki insanlara, gençlere yardımcı olurken başlayacağımız nokta da burasıdır.
- 25. Hayat gömleğinin ilk düğmesi, hayatın gayesini anlamaktır.
- 26. İnsan için hayatta iki önemli gün vardır: Biri doğduğu gün. İkincisi; niçin doğduğunu anladığı gün. Niçin doğduğunu anladığı gün asıl insanca hayat o zaman başlıyor.
- 27. Hz. İsa (a.s.), “İkinci kez doğmayan gerçekten yaşamış sayılmaz ve melekutî semaya yükselemez.” der.
- 28. Eğer insan niçin doğduğunu öğrenmezse insan olamaz. Suzanna Tamaro haklıdır. Nereye gittiğini bilmeden, ne olacağını bilmeden, 3 n’li sorular ki, “nereden, nereye, niçin”lere çözüm bulmadan insan, insan olamaz.
- 29. Yaşar ama insanca bir hayat denemez buna. Sonunda bir sanatçının şarkısında dediği gibi “Sormayın yaşımı, yaşamadım ki!” der…
- 30. Çünkü ikinci defa yeniden doğmazsa insan, birinci defa doğduğuna da kısa zamanda pişman olur. Pişman olanları görüyoruz: “Doğduğum güne lanet olsun!” diyen ne kadar insan var. Hem çoğu da genç yaşında…
- 31. İlk başta “İyi ki doğdun!” tezahüratlarıyla, doğum günlerini kutlayan insanlar, yaş ilerledikçe sesleri kısılıyor, kutlamalar bitiyor.
- 32. Çünkü çok kısa zamanda hayat onları bıktırıyor, bezdiriyor, silindirle ezer gibi eziyor. Çünkü dar bir çerçevede kalıyor.
- 33. “Sorgulanmayan hayat, yaşanmaya değmez” diyor Sokrat. Evet insan sorgulayıp hayat anlamını arayıp bulacak ve ondan sonra o çerçevede kendisine bir hayat kuracak. Buna hayatı temellendirme de deriz.
- 34. İnsan olmak bir binayı inşa etmek gibidir. Önce bunu temellendirmek gerekir.
- 35. Belirttiğimiz gibi o üç soru; “nereden, nereye, niçin” ile sorularımıza cevaplar bularak hayatımıza bir anlam çerçevesi çizip hayatımızı o çerçeve içinde inşa etmeye çalışacağız.
- 36. Şimdi iki katlı bir bina düşünüyorsanız, size iki metre temel yeter.
- 37. Ama siz 20 katlı bir bina düşünüyorsanız, iki metre temel kazmakla bu binayı inşa edemezsiniz. Binanızı ne kadar yüksek düşünüyorsanız, temeli de o kadar derin kazacaksınız.
- 38. İşte ilk yapılacak şey, hayatımızı temellendirmektir. Hayatımızın temelleri iman esaslarıdır. Duvarları, direkleri ibadet esaslarıdır. Çatısı ise ahlak esaslarıdır.
- 39. Bugün temeller zayıflamış, temeller çürümüş. Onun için binalar yıkılıyor. Hele bu amansız sel karşısında insanların insanlığını koruması zor oluyor.
- 40. “Seninle alakadar çok şeyler var, birisi de insaniyettir. Bu ise zeval ve beka arasında mütereddittir.. Daim-i Baki’nin zikriyle muhafazası lazımdır.”
- 41. Yani, insan olma potansiyelin var ama, bunu kaybedebilirsin. Zail de olabilir, bakileştirebilirsin de…
- 42. Peygamberimize Kur’an’da ilk gelen ayetler hep düşünmeyi teşvik eden ayetlerdir. Önce kazılar, düşünce kazıları yani. Bu düşünme konularından sonra sağlam inanç temelleri, sonra da ibadet direkleri..
- 43. Mesela ana direk ne? “Namaz dinin direğidir.” Yani ana direk namaz. Ondan sonra Ahlak çatısı. Tabi bunlar iç içedir. Beraber inşa edilir. Ama böyle bir sıralamanın takip edilmesi gerekiyor.
- 44. Kur’an-ı Kerimde Ankebut Suresinin 41. ayetinde şöyle buyuruyor Rabbimiz. “Allah’tan başka dost edinenlerin hali, kendisine ağ örerek ev yapan örümceğin hali gibidir. Muhakkak ki evlerin en çürüğü, örümceğin evidir.”
- 45. Çok güzel bir benzetme bu! İşte bu temellendirmeyi ifade ediyor.
- 46. Eğer insan hayatını temellendirmezse hayatına bir anlam çerçevesi çizemezse tüm ilişkileri, arkadaş ilişkileri, sevgi-saygı ilişkileri, dostluk ilişkileri, aile ilişkileri, örümceğin ağı kadar zayıftır ve her an kopmaya mahkûmdur.
- 47. Sağlam temel yok. Her an o sırça köşkü başına yıkılacak gibi hissediyor. Hayata güvenle bakamıyor. Hâlbuki hepimizin emin olmaya, güven duymaya ihtiyacı var.
- 48. İşte bu güven emin olmak, iman etmekten geçiyor. İman etmedikçe insan emin olamaz. “ yümn-i iman ile hareket edenler emn-ü eman içinde olurlar.”
- 49. Biz hepimiz kalıcı şeylere muhtacız. Dostluklarımızın, sevgilerimizin, ebedi olmasını isteriz. Tüm bunları ebedileştirmenin yolu ebedi olana ulaşmaktır. Ebedi olanla bağlantısını kurmaktır.
- 50. “Ey insanlar, fani, kısa, faidesiz ömrünüzü, baki, uzun, faideli, meyvedar yapmak ister misiniz? Madem istemek insaniyetin iktizasıdır. Baki-i Hakikinin yoluna sarf ediniz.
- 51. Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz. Allah için çalışınız. Rızası dairesinde hareket ediniz. O zaman sizin ömrünüzün dakikaları seneler hükmüne geçer.”
ÖYLE GÜNLER GELİCEK Kİ DÜNYA BİR KAOS YERİNE DÖNÜCEK O ZOR GÜNLERDE BİZİ HAYATTA TUTUCAK TEK ŞEY HİSLERİMİZDİR
SEVGİ İYİLESTİRİCİDİR
8 Ekim 2015 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder